Geceler Bizimdir

Her sene belli bir sırada; önce geceler sonra günler uzuyor sonra eşitleniyor sonra eşitlik yeniden bozuluyor. Ne kadar, yer yer eşitlik var gibi görünse de seneler biriktikçe gözümüzde günler geceye dönüyor.

Zamanında, bir cebinde kabak çekirdeği diğerinde de çekirdeğin kabukları olan çocuklar, çocukluğa özlem duyuyor.

Kırmamız gerekiyor bu özlemi,
ve özlediğimiz geçmişi kıskandıracak kadar iyi yaşamamız gerekiyor her günü; ne kadar andırsa da geceyi.

Annelerinin "Gece yatmak, sabah kalkmak bilmez." dediği çocuklarız sonuçta. Arka fonda belli belirsiz bir müzikle bilinçaltımızı hüzünlendirirken yazacak bir iki satır buluyoruz bazen. Satırlar diğer cümlelere sesleniyor, cümleler kendi aralarında bir düzen kuruyor sonra birlikte bağırıyorlar zifiri karanlığın içinde, kendilerini duymayı bekleyenlere.

Gece oluyor, penceremin perdesini havalandıran rüzgar esmiyor.
Komşu teyzenin gece uyanışları artık daha düzensiz.
Cama, sokaktan geçen devriye arabasının ışığı vuruyor, perde hala havalanmıyor.
Bozacılar da sessiz bu kış.
Martılar bir arada ve hep birlikte uçmalarına bir kanat çırpışı yetiyor.

Şimdi sen elinden geleni yapmak yerine uyuyorsun ya,
Dünya biraz daha kötü bir yer oluyor;
Ne simidin susamı susam,
Ne çayın demi dem.
Sen uyuyorsun ya kardeşim;
Bozacı kırılıyor,
Sokak köftecileri daha az sayıda mutlu insanı doyuruyor.
Sen uyuduğunda;
Günün en aydınlık zamanı olan gecede hayat yavaşlıyor.

Biliyorum,
Sen de diğer milyonlarca insan gibi dinlenmek istiyorsun;
Ama sen doludan alıp boşa koydukça,
Boşlar çoğalıyor...

"Yorgun gecelerin ardından,
Hep aynı yere dönerken,
Islak sokaklar boyu
Düşündüm..."