İadeli Taahhütsüz

İyi geceler.

Şu anda hava bütün klişe cümlelere meze olacak kadar karanlık ve sessizlik hakim sokakta. Sokağın dörtte üçünü aydınlatan sokak lambası üç haftadır patlak; belediye çalışmıyor. Arada bir geçen kurye motosikletlerinin sesi bozuyor şiirsel karanlığı, bir de rüzgarda yerinden oynayan bir demir kapı.

Uzaklarda bir yerlerden ambulans sireni duyuluyor.

Bir ağlasam düzelecek gibi her şey, ağlayamıyorum. Gerçekten ağlayacağım bir şey mi yok, yoksa 'erkekler ağlamaz!' lafının benliğimde kapladığı yer mi bana engel oluyor, bilmiyorum.

Şimdi zamanı değil belki ama anlatacaklarım var...

....

Olmaz dediğim ne varsa oldu;

Gece sessiz, sokak karanlıktı ve ben gitmeye karar verdim. Kendimden kaçmak için kusursuz bir plan hazırladım. O sırada sen geldin aklıma, zaten hep yanlıştır zamanlamaların. Kahkahan geldi, göz yaşın geldi, adın geldi, kokun geldi aklıma. Ah ne güzeldir bu saatte uyku mahmuru hallerin. Uykuya da direnirsin şimdi bütün gücünle. Keşke daha önce tanısaydım seni. O zaman daha iyi olurdu sanki hallerimiz.

İhtiyacım vardı belki de böyle bir şeye inanmaya, ben de sana inanmayı seçtim. Gitme hissinin en yoğun şekilde içime işlediği bir an, kalma sebebim oldun. Böyle olur bu işler zaten; ne olmayacaksa o olur.

Şimdi olmaz dediklerime olur desen, birlikte taştan bahanelerin arkasına sığınırız seninle belki soğuk bir Ankara akşamında; “Erkekler ağlamaz.” deriz, “Her şey düzelecek.” bile deriz yeterince üşüyebilirsek;

Ne kadar güzel yalan varsa bile bile, birer birer söyleriz,
Zira yalanların gerçekliğine bile inanır insan bazen doğrusu şaşınca.
Şu an, dakikalardır gelmeyen bir otobüse birlikte sövebiliriz seninle; yalnız ve soğuk bir durakta,
Bir faydası olacakmış gibi cebimize sokarız ellerimizi.
Önümüzden kedi, köpek geçerse çağırıp sevmezsin belki ama şefkatle bakarsın kimsesizliklerine,
Kimsesi olmazsın ama kimsesiz de bırakmazsın.
Vicdan önemli şey, sende de fazlasıyla olduğu için böyle oldu belki.

Her inandığımız, bir gün yanlış şeye inandığımızı ispatlamak için gönderilmiş gibi Dünya’ya. Boşa çıkmayan her umut için bir mum yaksak geceleri, zifiri karanlıkta yaşardı tüm insanlar. Gerçi belediye sağ olsun, burası yine de zifiri karanlık.

Ve ben bu zifiri karanlıkta vicdanını bulur yine ona sarılırım.

Seni illa bir şeylere benzeteceksem; çocukken kabus gördüğüm zamanlarda annemin koşarak getirdiği bir bardak su gibisin; öyle güven veren, öyle sakinleştiren. Gözlerim kapalı, el yordamıyla bulup sımsıkı sarıldığım.

Bir kaçış planım vardı aslında ama gülüşünle yırtıp attın.

O iki kelime üzerinden dile getirmek istemiyorum sana olan hislerimi, onun yerine şöyle söyleyeyim; eğer bu işin ihtisası olsaydı Mecnun, Kerem ve Ferhat'a özel ders veriyor olurdum.

Şimdi kızma söylemek zorunda olduklarım yüzünden, ikinci bir şansımız yok bu kısa çizgide.
Duymaya ihtiyacım var sustuklarını;

"İnsan yalnızca söylediklerinden değil, sustuklarından da sorumludur." .

...

Tekrar iyi geceler. Bir kurye daha geçti.

Ben hala ağlayamıyorum ama neyse ki senin gülüşünle de düzelecek gibi herşey...