Online Mert - 1

Duyduğu ses, cep telefonunun alarmı mı yoksa tanıdık birisinin sesi mi emin olamayacak kadar ağır bir uykudaydı; yüz üstü yattığı yerden elini komodinine uzatarak cep telefonuna ulaşmaya çalıştı. Kapatma tuşuna dört beş kere basmasına rağmen ses kesilmeyince kapalı gözlerle yastıktan başını kaldırdı; "Meert! Mert! Kime diyorum! Duymuyor musun?". Üst üste gelen bu kadar çok soru cümlesi sadece annesine ait olabilirdi ve ses giderek yaklaşıyordu. Ters dönerek sırt üstü yatmaya başladığı sırada odasının kapısı açıldı;

- Oğlum sana inanamıyorum! Hani babana ve bana söz vermiştin? Bugün babana yardımcı olacaktın?

Evet, söz vermişti. Altı - yedi aylık bir rehabilitasyon süreci ve sayısız psikolog görüşmesinden sonra ilk kez kendisini bir şeyler yapmaya hazır hissedince, babasının uzun süredir istediği şekilde, birlikte bir iş kurmaya hazır olduğunu söylemiş ve bu süreçte de ona yardım edeceğine söz vermişti. Sadece, teknolojinin geldiği noktayı da düşününce, babasının bir internet kafe açmak isteyeceğini hayal edememişti. Dört yıl önce emekli olduğundan beri babasının tek isteği "aslan oğlu" Mert ile birlikte çalışacakları bir iş kurmaktı; yıllar süren araştırmalar, fizibilite çalışmaları, dükkan incelemeleri sonucunda da evin iki alt sokağında bir internet kafe açmaya karar kılmıştı. Bu kararı almasında, yaklaşık dört ay önce açtığı Facebook hesabının da etkisi büyüktü...

Mert, bu internet kafe fikri ile birlikte, çıkmaya çalıştığı depresyona biraz daha gömülmüştü.

- Anne söz verdim ama ben babamın internet kafe açacağını nereden bilebilirdim? Sene 2017; insanlar bir gözlük takarak sanal gerçeklikte istediklerini yapıyorlar, internet saatlerine kadar girdi; kim gider internet kafeye Allah aşkına!

- Öyle deme oğlum. Babanın arkadaşları, İhsan amcanlar filan hepsi çok heyecanlı, müdavimi oluruz diyorlar kafe açılınca. 

- Anne ne müdavimi olacaklar; onlar göz göze gelip, karşılıklı oturmayınca, birlikte okeye dönmeyince rahat edemezler orada. Sınırsız çay ile saatlerce okey oynayan adamlar internet kafede kulaklıkları takıp kendi bölmelerine çekilemezler, anlıyor musun? Çekilemezler!

- Sesini yükseltme bana! Elbette sektörü senin kadar iyi bilmiyorum ama ben babanı da onun azmini de biliyorum, bu işi başaracaktır; seninle ya da sensiz!

- Şu an bir FBI filminin içinde miyiz anne? Yoksa aldığım ilaçlardan dolayı sen rüyamda mı bu şekilde konuşuyorsun?

- Densiz! Ben kahvaltı hazırlıyorum. Sen de kalk, yarım saat içerisinde evden çıkıp babanın yanına gitmiş olacaksın.

Her anne gibi onun dediği de oldu. İstemeye istemeye yatağından kalktı, iki gün sonra dişlerini fırçaladı, kahvaltısını edip evden çıktı. Babası dükkanı tutalı bir hafta olmuştu ve ufaktan hazırlıklara devam ediyordu. Mert ise ilk kez gidip kafeyi görecekti. Evden çıktığında kafeyi unutup sokağı, yıkılan ve yerine yenisi yapılan binaları, taşınan komşuları, mahalleyi terk eden kedileri, Kayserili bakkalı düşündü. Son yarım yılda toplam beş kere evden ya çıkmıştı ya çıkmamıştı. Beş dakika içerisinde internet kafenin önüne geldi; gelmesi ile birlikte içerisinde büyük bir çığlık atma isteği baş gösterdi, eli ayağı titredi. Kilitlenmiş şekilde kafenin tabelasına bakıyordu. 

"Yakışıklım İnternet Kafe"

Şok içerisinde tabelaya biraz daha yaklaştığında vücudundaki kan biraz daha çekildi; 'Yakışıklım' kelimesinin hemen altında minik harflerle bir de 'Mert' yazıyordu.

Babası onun geldiğini görünce ustaların yanından ayrılıp koşarak Mert'in yanına geldi, sarıldı;

- Hoş geldin aslan oğlum! Seni dışarıda görmek ne güzel! Nasılsın?

- İyiy...İyiyim...Sanırım.

- Nasıl? Daha tam bitmedi ama beğendin mi? İki gün içerisinde inşaat bitecek, üç gün sonra masalar, beş gün sonra da bilgisayarlar gelecek aslanım.

- Müşteriler peki baba? Onlar ne zaman gelecek? İnternet kafeyi 1995 yılına ışınlamayı başardığımızda mı?

- Eşşoleşek! Evden çıkmadın, yatağından yorganından ayrılmadın, aylarca bana yardım et dedim, senin için, seninle bir şeyler yapmak istedim; tek kelime etmedin. Şimdi de sadece kötülemeye mi geldin? Niye böyle yapıyorsun oğlum? Annen de ben de üzülüyoruz, en çok da senin üzülmene üzülüyoruz. Unut artık...

- Baba tamam. Lütfen devam etme. Haklısın, özür dilerim. Sanırım halen insan içine çıkmaya hazır değilim. Senden rica etsem, bana bir miktar para verip beni dayımın yanına Marmaris'e gönderir misin? Oraya gidince bir iş bulurum, sezon da açıldı. Yazı orada geçirip kendimi toplar dönerim. Dönünce de hem üniversiteye hazırlanırım hem de birlikte kafeyi işletiriz, ne dersin?

"Üniversiteye hazırlanırım." bu cümle babasının gözlerinin içini güldürmüştü. İlkokul ikinci sınıfta emlakçı olmak istediğini söylediğinden beri Mert'in üniversiteye gideceğine hiç bir zaman inanmamıştı çünkü babası. 

- Tamam yavrum, tamam oğlum. Sen nasıl iyi olacaksan öyle yapalım. Bir şartım var ama.

- Nedir?

- Orada en az iki günde bir mesaj atacak ya da arayacaksın, nasıl olduğunu bileceğiz, annen de ben de merakta kalmayacağız.

- Anlaştık.

Mert eve döndü. Yedi aydır atması gereken adımın bu tarz bir şey olduğunu düşünmenin verdiği rahatlık ve huzur ile yanına alacaklarını ve Marmaris'te ne yapabileceğini düşünmeye başlamıştı bile...

Annesini ikna etmesi kolay olmasa da babasının yardımıyla onu da başardı. Dayısına haber verip onun da onayını aldı. Bu kararı aldıktan yedi, bilgisayarlar internet kafeye geldikten iki gün sonra annesi ve babası onu Marmaris otobüsüne bindirip yolcu ettiler. Otobüs muhtemelen Marmaris ve diğer bütün Dünya ilçelerinden daha nemliydi, her geçtikleri şehirde biraz daha eridiğini hissediyordu. Muavinden altıncı sefer su istediğinde ufak bir münakaşa da yaşadılar çünkü muavin de yerinden kalkıp en arkada oturan Mert'e her su getirdiğinde yaklaşık dört yüz kalorilik terliyordu. 

Uzun bir yolculuk, bolca su, biraz uyku sonunda Marmaris'e vardılar. Otogarda dayısını göremeyince onu aradı. "Ben bir arkadaşlayım, anlarsın ya. Sen eve geç yeğenim zaten dış kapıya ufak bir omuz at açılıyor, ben yarın sabah gelirim, sen bu gece yat uyu." dedi dayısı. Mert de aynen öyle yaptı, omuz atıp eve girdi. Eşyalarını bıraktıktan sonra bir şeyler atıştırmak için dolaba baktı ama evde yenilebilecek hiçbir şey yoktu. Telefonundan biraz Marmaris'teki iş ilanlarını inceledi, sonra hem biraz hava almak hem de bir şeyler yeyip sonrasında iş aramak için dışarı çıktı.

On sekiz yaşını bitireli bir kaç ay oluyordu ama sokaklarda yürürken geçen on sekiz yıllık hayatını yaşayan başka birisiymiş gibi hissetti, artık kendi bedeninde attığı adımlar ile başka bir insanın yolunda yürüyordu sanki. Ne istediğini, ne istemediğini, neyi özlediğini, neyin onu mutlu edeceğini bilemiyordu; en kötüsü de buydu. Bilemediği için ne uğruna savaşması gerektiğine de karar veremiyordu. Yürüdü, yürüdü sonra biraz daha yürüdü. Deniz kokusu, turistler, kediler, arnavut kaldırımlar ve nem eşliğinde sadece yürüdü. İlkokuldan arkadaşları geldi aklına, ilk arabalarını düşündü, üç yaşındayken annesinin düşük yaptığını hatırladı, depremi ilk kez yaşadığı zaman ki korku gözünün önüne geldi, sonra deniz kenarında bir banka oturup ağlamaya başladı; yedi ay sonra ilk kez ağlayabilmişti; çünkü ilk kez, ağladığı için onlarca soru sorulmayacak bir yer bulmuştu kendisine. Farklı dillerde konuşan turistler onu gösterip bir şeyler konuşarak önünden geçiyorlardı, hiçbiri onun umurunda değildi; aylarca biriken bir zehri kusar gibi ağlıyordu. 

"Birader! Biradeeer!" diye bir ses duyup arkasını döndü. Bir taksici, hemen kaldırımın yanında durmuş kendisine sesleniyordu. Kafasını tekrar önüne çevirip hızlı bir hamleyle gözlerini sildi, sonra tekrar arkasına döndü; "Buyur hacı?" dedi. "Elli lira bozuğun var mı?" diye sordu taksici, "Tüm yirmi liram bile yok lan, ne elli lira bozuğu..." dedi. Psikolojik durumu, deniz havası ve henüz ağlamasının etkisiyle ne dediğini bilmez halde böyle bir tepki vermişti; "Beni getirtme oraya!" diye yanıtladı taksici, kafasını şoför koltuğunun yanındaki cama iyice yaklaştırarak. "Buraya gelmeye zahmet etme bilaader, burası kısa mesafe, sana yaramaz!" diye devam etti Mert. Taksici dörtlüleri yakıp arabadan indiğinde Mert kaçması gerektiğini anladı ve koşmaya başladı, taksici sadece birkaç küfür etti arkasından, koşmadı bile ama Mert durmadı. Kendinden geçmek istercesine, yorgun düşene kadar koştu sonra da sahil yolundaki çimenlerin üzerine bayıldı. 

Yüzüne çarpan soğuk suyun etkisiyle gözlerini açtığında başında iki kız bekliyordu. "İyi misin?" dedi elinde su şişesi olan kız. Cevap veremedi Mert. "Duyuyor musun beni? Türksün de mi?" dedi. "Evet...Evet iyiyim ve Ankaralıyım." dedi. Kız güldü, o ise bunda gülünecek ne vardı anlayamadı. 

- Birinden mi kaçıyordun? Tam arabaya binerken gördük seni, sonra da buraya bayıldın.

- Kaçıyordum ama birinden değil aslında. Hazırsanız çok klişe bir cevap vereceğim.

- Peki?

- Geçmişimden kaçıyordum. 

- O derece diyorsun. İstersen gel biz arabayla bırakalım seni, daha hızlı kaçarsın o şekilde.

- Cidden mi? Gideceğim yeri bilmiyorum yalnız. Daha doğrusu nereye gitmem gerektiğini...

- Ne yapmak için dışarıdasın?

- Yemek yemek ve iş bulmak.

- O zaman babamın oteline gidip orada birlikte yemek yiyoruz ve otelde uygun bir iş olup olmadığını soruyoruz. Ne dersin?

- Allah derim, ne diyeyim.

Biraz önce ağladığının kızlar tarafından anlaşılıp anlaşılmadığını merak ederek arabaya bindi. Yol boyunca hayatını düşündü, tekrar savaşacak bir sebep bulmaya çalıştı, bulamadı. O sırada, sadece yaşamaya karar verdi. Birçok insanın yaptığı gibi; sorgulamadan, düşünmeden ve anlamlandırmadan yaşamaya ama bunu uygulayamayacağını kendisi de çok iyi biliyordu. 

Marmaris'in en güzel ve büyük otellerinden birisine gittiler. 

Sürekli mekanı, denizi, havuzları, insanları inceliyordu. "Rahat ol." dedi yüzüne su çarpan kız. O sırada tanışmaları gerektiğini fark ettiler. Mert, Melisa ve Rana ile tanıştı. Yemekte Melisa'nın babası da onlara eşlik etti. Melisa, yalnız kaldıkları bir anda, Mert'in yaz boyunca çalışabileceği bir iş aradığını babasına çıtlattı. Babası da kızının arkadaşına yardımcı olabilmek için hemen bir kaç alternatif sundu. Melisa, Mert adına bu alternatiflerden en rahat edeceğini düşündüğünü seçti ve babasından, yemek sırasında masada iş teklifinde bulunmasını rica etti. Bütün plan kusursuzca işliyordu. 

Yemekler yenildi, tatlılar söylendi. "Sanırım iş arıyormuşsun Mert, seni sevdim. Çok düzgün bir çocuğa benziyorsun. Burada sana bir iş teklif etsem, çalışmak ister misin?" diyerek lafa girdi Melisa'nın babası Tufan. "İsterim tabi." dedi Mert de. "O zaman otelin eğlence katındaki internet kafe odasından Cumartesi'den itibaren sorumlu sensin evlat!" dedi Tufan. "İnter..İntern...İnter mi net? Kafe diyorsunuz. İnternet'e bağlanılan kafe."

- Ne oldu Mert? Beğenmedin mi? 

- Yok estağfurullah. Sadece otelde internet kafe olmasına şaşırdım biraz. Her şey var demek ki. Beş yıldız olunca tabi.

- Haa. Evet tabi. Her ihtiyaca uygun hizmet var, olmak da zorunda zaten Mert'cim.

"Ulan ben internet kafede, hem de aile şirketimiz olan bir internet kafede çalışmamak için anamın babamın yanından beş parasız ayrılıp Marmaris'lere geldim!" diyemedi o an. 

- O zaman Cumartesi'den itibaren otelin internet hizmetleri benden sorulur Tufan Amca. 

dedi.

Masadaki herkes Mert'i sevmişti. Tatlı ile birlikte çaylar içildi. Sonrasında Mert müsaade isteyerek, omuz atarak eve girmek üzere otelden ayrıldı. 

1 yorum:

  1. Merhaba, Mutsuz ve Doyumsuz Bayanlar Adana ve çevresinde yaşayan, Reel birliktelik düşünen, Gizlilik ve Güven İçerisinde İlişki Arayan Seks'te Sınır Tanımayan ve Ne İstediğini Bilen Doyumsuz Bayanların Mesajını Bekliyorumm
    0545 352 25 52 Özele Açık ! Skype™: Dost_erkek01 Whatsapp var

    Merhaba, Evli Çiftler Eşi için Büyük ve Kalın Düşünenler.. ( Fotoğraf ispatlı ) Eşinizin Mutluluğuna Engel Olmayın 0545 352 25 52 Özele Açık! Whatsapp Var Skype™: Dost_erkek01 Not:Tek Erkeqim.. Deneyimim var.

    Merhaba, Grup seks fante*zisini gerçekleştirme düşüncesinde olan Kararlı Samimi Paylaşıma Açık Gizliliğe Önem Verenler

    * Evli Çiftlere 3. Tek ERKEĞİM!

    * Kocasının yanında bir başka tene dokunma arzusu olan

    * Tost olmayı arzulayan bayanlar

    * Karısı gözlerinin önünde başka bir tene dokunurken aldığı hazzı görmek isteyenler beyler

    * Sizi tanıyan sizin hassasiyetinizi bilen gizliliğe önem veren deneyimli güvenilir sırdaş samimi dost olarak tanışmak isteyenler

    * 0545 352 25 52 Özele Açık ! Skype™: Dost_erkek01 Whatsapp var

    YanıtlaSil