Her hafta en az bir kere başımı alıp çıktığım gibi yine atladım tek başıma arabama. İstanbul'un gerçek yüzü en rahat böyle gecelerde görünebilir çünkü; hem de o sessizlikte, sadece arabanın ve sokakların sesini duyarak ilerlemek terapi gibi gelir bana hep.
Ben Hakan. Cinayet Masası Başkomiseri. Bunu duyunca: "Ne kadar havalı bir işin var!" diyenler illa ki olacaktır; öyle sanmaya devam edebilirsiniz. Arabayı çalıştırdığım beş dakika öncesinden beri sağda solda ceset arıyor gözlerim; meslek hastalığı bi yerde benimkisi. Yaşayan birisi benimle diyalog kursa, mesela yanıma gelip saati sorsa: "Neden saati sordu ki? Belli bir saat sonra öldürülecek mi?" diye düşünüyorum. Ama doğruya doğru havalı meslek.
Barbaros Bulvarı'na çıktığım sırada büfenin az ilerisinde iki genç görüyorum -bu arada huyumdur yokuş yukarı yirmi kilometreden hızlı çıkmam geceleri- kız erkeği tehdit ediyor:"Evini başına yıkarım senin!" diye. Bir cinayet veya ceset göremediğim için onları kendi haline bırakıp durmadan devam ediyorum yola. Yolum hem uzun hem de değil aslında. Her hafta iki üç gece böyle çıkacağımı düşünürsek uzun, birazdan uykum gelip de eve döneceğimi düşünürsek de kısa yolum.
Sizi bilmem ama ben ne kadar az insan varsa o kadar huzurlu oluyorum. Derdi olanları görüp derdim olmadığına şükrediyorum, olur da bir olaya denk gelirsem arabadan inmeden, camdan kafamı çıkararak müdahale ediyorum. E tabi gece geç saat olduğu için müdahalelerim genellikle küfürlü oluyor.
Bugün değil ama bundan dört hafta kadar önce, ya da üç gün önce emin değilim, ilk kez bu gece çıkmalarımın birisinde karşıya geçmeye karar verdim. O kadar dertli o kadar boş hissediyordum ki kendimi, boğaz köprüsünden geçerken bir an "Sür lan Hakan şu arabayı son sürat korkuluklara. Çöz emniyet kemerini de, araba uçmazsa da sen uç ön camdan denize!" dedim kendi kendime, ama götüm yemedi; ortalama kırk beş kilometre hızla geçtim köprüyü kazasız belasız.
Sorsanız bütün yakınlarım -Çetin ve Burak yani- beni; çok ciddi, duygusal, suratsız diye tanımlarlar. Tek işi ceset olan bir adam olarak nasıl olacaktım ki başka? Benim bütün şakalarım, esprilerim kendime saklı kalmıştır bu yüzden. Bu yalnız gecelerde kendimi güldürmeye çalışırım az da olsa.
Az kalsın kırmızı da geçiyordum. Yol, Barbaros Bulvarı'ndan Levent'e bağlanınca bu gökdelenler başımı döndürüyor benim, onların ışıkları trafik ışıklarını unutturuyor. Size de olur mu bilmiyorum ama benim bir derdim varken bir başkası çok daha küçük bir sıkıntısını anlatmaya başlasa hemen kendi derdimi unuturum. İyi bir dinleyici olmak mı denir buna, salaklık mı yoksa insanlık mı, orasını size bırakıyorum. Bu gökdelenler de öyle işte, hayat kurtaran trafik ışıklarını gölgede bırakıyor sıradan ışıkları.
Seyrantepe'ye mi dönsem yoksa gemileri karadan yürüten üstadın köprüsünden mi geçsem inanın çok kararsızım. Ben kararsız olup yavaş sürdükçe de hem bomboş yolda kıçımdan ayrılmayan şerefsiz panik atak geçiriyor, hem de araba bu lan su yakmıyor! Neyse en iyisi Seyrantepe'ye dönmek ordan da Alibeyköy'e doğru sürerim. Otobüs Terminal'inin olduğu yerde her zaman daha çok hikaye, konuşacak daha çok şey olur.
Şu kırmızıda durmuşken telefona bakayım dedim yine milyon tane fotoğraf yüklemişler "ailece cart keyfi", "kankalarla curt keyfi" diye. Çok aktif kullanmıyorum sosyal medyayı ama çocuklarla konuşurum biz de "Cinayet masasıyla sorgu keyfi." filan diye fotoğraflar yükleriz belki ya da yüklemeyiz ben şu an çok uykulu olduğum için saçmalıyorum.
Işıklardan sonra az ilerde bir büfe var oradan bir bira alıp öyle devam edeyim yola. Zaten Alibeyköy'den dönüp doğruca eve giderim.
Şurada dörtlüleri yakıp alayım hemen. Şair demiş ya "Ankara'nın en çok İstanbul'a dönüşünü seviyorum." diye. Ben de en çok "İstanbul'da işi olmayanların memleketlerine dönüşünü seviyorum." ama kimse dönmüyor anasını satayım!
Hayda, tam birayı açtık buz gibi bir yudum aldık yağmur başladı iyi mi? Bu yağmurda vedanın başkenti Alibeyköy'e gitmeyi ne gönlüm ne de eskimiş sileceklerim kaldırır.
En temizi bugünlük eve dönmek. Yani; ev diye bellediğimiz mülkiyeti başkasına ait olan ve bizim ucu ucuna kira ödediğimiz betonarme yapıya dönmek, başka bir deyişle.
Merhaba, Mutsuz ve Doyumsuz Bayanlar Adana ve çevresinde yaşayan, Reel birliktelik düşünen, Gizlilik ve Güven İçerisinde İlişki Arayan Seks'te Sınır Tanımayan ve Ne İstediğini Bilen Doyumsuz Bayanların Mesajını Bekliyorumm
YanıtlaSil0545 352 25 52 Özele Açık ! Skype™: Dost_erkek01 Whatsapp var
Merhaba, Evli Çiftler Eşi için Büyük ve Kalın Düşünenler.. ( Fotoğraf ispatlı ) Eşinizin Mutluluğuna Engel Olmayın 0545 352 25 52 Özele Açık! Whatsapp Var Skype™: Dost_erkek01 Not:Tek Erkeqim.. Deneyimim var.
Merhaba, Grup seks fante*zisini gerçekleştirme düşüncesinde olan Kararlı Samimi Paylaşıma Açık Gizliliğe Önem Verenler
* Evli Çiftlere 3. Tek ERKEĞİM!
* Kocasının yanında bir başka tene dokunma arzusu olan
* Tost olmayı arzulayan bayanlar
* Karısı gözlerinin önünde başka bir tene dokunurken aldığı hazzı görmek isteyenler beyler
* Sizi tanıyan sizin hassasiyetinizi bilen gizliliğe önem veren deneyimli güvenilir sırdaş samimi dost olarak tanışmak isteyenler
* 0545 352 25 52 Özele Açık ! Skype™: Dost_erkek01 Whatsapp var